KOBİ ağırlıklı üreticilerin ve emeğin yoğun olduğu bir sektör olan seramik sektörünün çatı örgütü Türkiye Seramik Federasyonu asgari ücret artışları ile ilgili açıklamada bulundu. Federasyon Başkanı Ahmet Yamaner, “çalışanlarımızın refahının artması kamu kadar üretici firmaların da ana görevlerinden birisidir, biz çalışanlarımızın daha iyi gelir elde etmelerinden mutluluk duyarız ancak asgari ücrette yapılacak artışın metodu, uluslararası rekabet gücümüz de düşünülerek belirlenmeli, artışı işletmeler ve devlet paylaşarak üstlenmelidir” dedi.
Emek yoğun sektörlerin başında gelen seramik sektörü adına, asgari ücrette yapılacak artış ile ilgili açıklamalarda bulunan Türkiye Seramik Federasyonu Başkanı Ahmet Yamaner, Türkiye’ye sağladıkları net katma değerin büyüklüğü, minimum ithal girdisiyle maksimum ihracat yapılması ve yarattıkları istihdam sebebiyle asgari ücrette yapılacak artışın kendileri kadar ülkemizi de doğrudan etkileyeceğini belirtti.
“Seramik Federasyonu üyeleri toplamda 12 milyar TL’lik iş hacmine ve 1,5 milyar dolarlık ihracat rakamına sahip. Türkiye, seramik sektörünün iki ana kolu olan vitrifiye banyo ürünlerinde Avrupa lideri, yer ve duvar seramikleri alanında ise Avrupa üçüncüsü. Biz, 1 dolarlık girdi ile 20 dolarlık ihracat yapabilen, net katma değer sağlayan bir sektörüz. Dolayısıyla, işçinin eline geçen net asgari ücrete yapılacak artış, asgari ücretle çalışan binlerce kişi adına ve bu kişilere istihdam sağlayan seramik sektörü adına da kuşkusuz önemli bir gelişme ve memnuniyet sebebidir. Ancak, yapılacak artışın ülkemizin ekonomik denge ve dinamikleri gözetilerek, üreticiler üzerine ilave yük getirmeden ve dünya üzerinde dereceye girmiş bu sektörün rekabetçiliğine zarar vermeden gerçekleştirilmesi federasyonumuza üye olan 2 binden fazla firma adına en büyük arzumuzdur.”
Maliyetin Tamamıyla İşletmelere Yüklenmesi Son Derece Olumsuz Sonuçlar Doğurabilir
Açıklamasını rakamlarla detaylandıran Yamaner, “Türkiye’de iş gücü maliyeti üzerindeki istihdam vergileri, halihazırda OECD ortalamasına kıyasla yaklaşık 10 puan daha yüksektir. Bugün itibariyle, asgari geçim indirimi dahil çalışanların eline geçen 1.000 TL asgari ücretin işverene maliyeti 1.496 TL’dir. Net 1.300 TL’lik asgari ücretin işverene maliyeti 1.995 TL’ye ulaşacaktır. Bu da işletmeler için %35’lik bir artışa karşılık gelmektedir. Enflasyonun yıllık % 7-8 mertebelerinde seyrettiği bir ekonomik yapıda bir çırpıda böylesi bir ilâve artışı işletmelerin karşılayabilmesi çok güçtür. Özetle, net asgari ücretin 1.300 TL seviyesine çıkartılması ve yaratacağı maliyetin işletmelere yüklenmesi son derece olumsuz sonuçlar doğurabilecektir. İç ve dış pazarlarda rekabet gücünün azalması, ihracatın düşmesi; asgari ücretle geçinenler de dahil tüm gelir gruplarının alım gücünün azalması ve kayıt dışılığın artması istihdam ve enflasyon üzerinde oluşacak olumsuzluklardan sadece birkaçı olarak gösterilebilir” diyerek sözlerine devam etti.
“Yapılacak artışın sadece işletmelere yüklenmesi, rekabet gücü sıralamasında ülkemizin daha da gerilemesine, Türkiye’nin en önemli ihracat kalemlerinden olan seramik ürünlerinin alıcı bulamamasına da neden olacaktır.
Çözüm olarak, asgari ücrete uygulanan SGK primi, gelir vergisi ve işsizlik sigortası primi gibi konularda yapılacak düzenlemelerle hem işçinin eline geçen net asgari ücretin hedeflenen rakama çıkması, hem de bu artışın tamamının işletmelere yüklenmemesi sağlanabilir.”
Ücretlendirme Kadar Verimlilik de Önemli
Sadece seramik sektörü için değil emek yoğun tüm sektörler için verimliliğin de önemli olduğuna değinen Yamaner, “Ücretler kadar odaklanılmasında yarar bulunan diğer bir alansa verimliliktir. Sanayide ücretlerin verimliliğe kıyasla iki kat hızlı artışı, istihdam artışının önündeki en büyük engellerden biridir. SGK prim yükü gibi ücret dışı işgücü maliyetlerinin hafifletilip, OECD ortalamasına indirilmesi ve ücret artışlarında verimliliğin dikkate alınması, rekabetçi ve sürdürülebilir bir ekonomi için önemli bir gerekliliktir” dedi.