Savaşlar ve buna da bağlı olarak giderek artan mültecilik artık yaşamın ayrılmaz parçası… İnsanlar bugün buradaysa yarın nehir boylarında, denizlerin maviliklerinde… Onların coğrafyaları yok geçmişten gelen… varsa da bırakıp arkalarında, bilinmez bir umuda doğru yol alıyorlar hep birlikte yalınayak, çıplak ve hüzünlü…
“Yeni sesler, yeni kokular, yeni renklerle yeniden
unutulmuş bir kıştan uyanırcasına,
uzağı yakın eden yeni tutkular
başka bir hayat başlatabilecek miydi bize bu çağrışımlar?”
“Kuşların cıvıltısı ezberinde…”
Tiyatronun, özellikle de şiirin mahruti direğidir Cevat Çapan. Ülkemizin ender yetiştirdiği kültür insanlarından biridir. Kendisini değil, yaptıklarını çıkarır öne. Bilirsiniz ya da duyarsınız, o da vardır içlerinde ama göstermemiştir kendisini. Sonra, sonra yazar belki iki dizeyle belki koca bir kitapla.
Uçakların havalimanlarına güvenli inişlerini sağlayan ILS adlı bir sistem var, duymuşsunuzdur en azından. Uçağı burnundan tutup salimen indirir. Üniversitelerde kültür dünyasını anlatan yetkin hocalar, öyle güzel ve güçlü anlatırlar ki konuları, herkes anlar. Kimse yerinde durmuyor, teknoloji gelişip de C2Land sistemi tasarlanınca antenlere de ihtiyaç duyulmayacak artık uçakların güvenle yere indirilmesi için. İşte, tam da bu! C2Land tam da Cevat Çapan işte! Tiyatro bir tarafta dursun, burada konumuz şiir çünkü… Şiirleriyle aşkı “yaşatan” Cevat Hoca, okurunu “bir başka coğrafyadan” alıp umudun tükenmediği yerlere götürüyor.
“Sessizlikte bile bir uğultuya dönüşüyor fısıltıları,
bir şimşek aydınlatıyor karanlığı göz göze geldiklerinde.
Koşarak kırlara dalıyorlar gelincikler içinden,
oradan ormanın karanlığına yeşil gölgelerin serinliğinde.”
“Sabaha doğru”
Yalın bir dili, gerçekten güçlü bir izleği var Cevat Hoca’nın. İlk anda sıradanmış gibi gelen bir dize, döndürüp okutuyor kendini yeniden. Bir başka anlam yükleniyor o anda. Bir zaman sonra, yaşamın içindeki bir olay, olgu, haber ve/veya duygu ile o dize(ler) yeniden anlam yüklenip yeniden anımsatıyor kendisini. “…donuk yıldızları düşündüm” dizesi, tam da bu günlerde varı yoğu bir sırt çantasına sığmış, ufacık bebeleriyle kendilerini sınırlara dayamış göçmenleri anlatmıyorsa, zaman geçmiş demektir; başka konular gelmiş oturmuştur gündeme…
“Kuşların cıvıltıları ezberindeydi hâlâ.
Renkleri solmamıştı daha kır çiçeklerinin.
Kışın Palandöken, yazın kelebeklerle Ihlara.”
“Gitmediğimiz adalara yeniden”
İlk şiiri 1952’de yayımlansa da tiyatro ve çeviri ağırlıklı geçen yıllar Cevat Hoca’yı o ilk/eski sevgilisinden koparmayı başaramamış… 1985 yılında “Dön Güvercin Dön” ile hem yeni bir çıkış yakalamış hem de birbiri ardına gelecek ödüller için kapıyı aralamış. Aslına bakarsanız yoğun çalışan, üretken biridir Cevat Çapan, ama kültür öne çıkar, okuru yaratmak, düzeyini yükseltmek, çıtayı aşmalarını sağlamak için. Tabii ki unutmaz şiiri. Tabii ki her şeyden şiir süzer her zaman. İşte, “Bir Başka Coğrafyadan”. Öyle bir zamanda öyle bir zemine düştü ki, isteyen istediği gibi yorumlayıp isteyen istediği yere çeker… çeker de içindeki o coşkulu umut, heyecan, aşk tükenmez, her yere gider.
Cin çıkacak içinden…
Üç ana bölüme ayrılmış “Başka Bir Coğrafyadan”. İlki “Karanlığın İçinden”, ikincisi “Uzaklara Gitmek”, üçüncüsü ise “Yeniden Buluşmalar”. Ne iyi etmiş de Cevat Hoca “yeniden buluşmuş” bizlerle.
“Bulutların arasından gülümseyen aya bakarak”, “Zaman zaman / yalınlığa adamayı düşünüyoruz kalan günlerimizi,” “Ben santur çalardım eskiden: / Şehnaz Longa. Neveser Peşrev. / Güreşte peşreve başladım sonra; / elense çektim nice yalancı pehlivana”.
Bu Covid-19 etkisinde, kısıtlamalı/karantinalı, aşıya ulaşımın virüsün bulaşından daha zor olduğu bu günlerde… İnanıyorum ve inanıyoruz ki, Cevat Çapan daha nice şiirlerle daha nice umutlar saracak yaralarımıza, nice heyecanlar yükleyecek bizlere.
Bir Başka Coğrafyadan
Cevat Çapan
Yapı Kredi Yayınları
Şubat 2020, 57 s.